30 Aralık 2009 Çarşamba

23 NİSAN’LARI SEVERDİM, SEVEMEK İSTERDİM AMA İZİN VERMEZLERDİ…

Küçücüktüm oyunlar oynadım. Büyüdüm iş hayatına atıldım. Evlendim. Çoluk çocuğa karıştım. Aradan uzun zamanlar geçti. Dünya değişti, insanlar değişti. Cep telefonu çıktı. Bilgisayar yaygınlaştı. İnternet gelişti. Teknolojik bir çağ oldu. Türkiye artık eski Türkiye değil deniliyor. Külliyen yalan çoğu bakımdan tıpkısının aynısı. Bazı alanlarda zaman durmuş gibi. Örnek mi? Buyurun o zaman 23 Nisan'a. Yani 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'na. Hafızanızı bir yoklayın. Eğer yaşınız uygunsa, hatta 20 yıl öncesini düşünün.
23 Nisan’ları severdim, sevmek isterdim ama izin vermezlerdi, 23 Nisan ulusal egemenlik ve çocuk Bayramı, açık değil mi isminden de anlaşılacağı gibi çocuklar için bir bayram. Çocukların bugün de koşup oynaması eğlenmesi gerekmez mi. ama bizim resmi törenlere olan merakımız ve anlamsız ciddiyetimiz bu bayramı da el kadar çocuklara zehir ediyor. Her yerde öyle midir yoksa hala öyle midir bilemiyorum, ama benim çocukluğumda 23 Nisan neydi nasıldı anlatayım. Sınıflar halinde sıraya sokulursunuz, etrafınızda hocalar sürekli sizi azarlarlar sağ-sol-sağ-sol hizaya gir, düzeni bozma, yerine geç kendi aranızda konuşmayın, ondan sonra tören alanına gidersiniz, muhtemelen pek bir anlam veremediğiniz konuşmaları tören alanında güneşin altında yana yana dinlemek zorunda kalırsınız, yerinizden su içmeye bile gitmek isteseniz bile öğretmenlerin höyttt geç yerine yaptırımlarıyla karşılaşırsınız ve daha bir çok şey ve buna çocuk bayramı derler, bence daha eğlenceli olabilirdi, güneş altında koca koca adamları dinlemekten daha iyi bir şeyler olabilirdi…
Ne değişti? Ben size gözlemimi söyleyeyim: Hiiiiiç. Kutlamalar yine aynı. Sıkıcı törenler. Klişeleşmiş şiirler. Güneş altında saatlerce bekleyen minik çocuklar. Üstelik de çocukların yarısından fazlası törene bile gelmemiş. Ortada bir avuç çocuk ve ailesi var. Onlar da "Tören bir an önce bitse de gitsek" diye bakıyorlar. Yasak savma kabilinden yani. İki şiir okundu, bir nutuk atıldı, oldu bitti. Aslında velilere de hak vermiyor değilim. Her yıl aynı şey. Ruhsuz ve heyecansız gösteriler. Gidip de ne görecek ki? Oysa 23 Nisan belki de en anlamlı milli bayramlarımızdan biri. Çocuk Bayramı. Böyle bir bayram dünyada hiç yok. Böyle bir anlamlı günü Atatürk'ten önce kimse düşünememiş. Biz bunu tüm dünya çocuklarının bayramı yapmak yerine, giderek içini boşaltmışız. İsterdim ki, nasıl Kadınlar Günü, Anneler Günü, Sevgililer Günü var, bir de dünyada çocuklar günü olsun. Her yıl kutlansın. Bu günü de Türkiye tüm dünyaya hediye etmiş olsun. Kim uğraşacak böyle şeylerle. Bunları hatırladıkça her 23 Nisan'a içim acır. Her şeye rağmen böyle bir bayramımız olduğu için yine de gurur duyuyorum. Atatürk'e bugün ulusça yeniden teşekkür ediyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder